MENÜ

“Atatürk ve Cumhuriyet” Konulu Kompozisyon Yarışması – Ekim 2022

99 YIL ÖNCESİ

Bir insan düşünün… Öyle biri düşünün ki milletini korumak uğruna kendi canını feda edebilecek, yürekli bir kişi. Tarihe altın harflerle adını yazdıran bir kişi… Mavi gözleri ile düşmanlara bakarken o kahramanca duruşunu düşünün… Mustafa Kemal Atatürk…

Mavi gözlerindeki ışık, yüreğinde saklı cesareti, bilime, sanata önem veren kişiliği ile herkesin sevgisini kazanmış; adaleti, medeniyeti, yeni nesilleri düşünen bir kişiliği vardı. Bugün özgür bir yaşam sürüp, düşüncelerimizi özgürce paylaşabiliyorsak bunları gerçekleştiren kişi Mustafa Kemal Atatürk’tür. Atatürk bize en büyük şeyi kazandırdı, Cumhuriyeti! 29 Ekim 1923’te TBMM’de yapılan bir toplantıda Atatürk hazırladığı anayasa değişikliklerini toplantıda sunmuştur ve kabul görmüştür. O günden bugüne ülkemiz Cumhuriyet ile yönetilmektedir. 99 yıl önceyi düşünün!

Düşünün ki özgür bir toplum yok! Düşünce özgürlüğü yok! Adalet yok! Medeniyet yok! 99 yıl öncesini hayal edin, kendinizi orada görün! Ne düşünürsünüz? Her şeyi Atatürk’e borçluyuz.

Bunun değerini bilmeliyiz. İşte bu yüzden her yıl 29 Ekim günü geldiğinde büyük bir coşkuyla telaş içinde hazırlıklar, törenler yapılıyor. Bizim 29 Ekim kutlamalarımızın her biri Ata’mıza bir teşekkürdür. Biz 29 Ekim’i kutluyoruz, Cumhuriyet’i kutluyoruz. Onu sonsuza dek yaşatmak için! Mustafa Kemal ömürsüz olan bu kavram için demiştir ki “Cumhuriyeti biz kurduk, onu yaşatacak olan sizlersiniz!”

Atatürk’ün de dediği gibi “Hiçbir şeye ihtiyacımız yok, yalnız bir şeye ihtiyacımız vardır: çalışkan olmak!” Biz çalışalım ki Türkiye Cumhuriyeti hiçbir zaman yok olmasın, hep yaşasın!

Biz çalışırsak başarabiliriz. Cumhuriyeti koruyabiliriz! Koruyalım ki 99 yıl öncesi gibi olmasın…

“Zafer ‘,Zafer benimdir’ diyebilenindir. Başarı ‘Başaracağım’ diye başlayanın ve ‘Başardım’ diyebilenindir.” — Mustafa Kemal Atatürk -1925-

ALKEV Özel Ortaokulu Öğrencimiz Ece BARÇIN 7B
“ATATÜRK VE CUMHURİYET” konulu kompozisyon yarışmasında birinciliği elde etmiştir.

 


İNANCIN MİRASI

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması hiç de kolay olmadı. Cumhuriyet’imizi kuran Mustafa Kemal, okyanus gözlerindeki inanç ve halkın çok önemli yardımlarıyla ulusal hayatı, bitmiş sanılan bir milleti bağımsız ve çağdaş bir Türkiye’ye kolay dönüştürmedi. Kurtuluş Savaşı ve öncesi halk için hiç kolay geçmedi. Onların savaştaki onca zorlu zamanları atlatabilmelerinin ve canlarını dişlerine takarak savaşabilmelerinin en önemli sebebi komutanlarının Mustafa Kemal olmasıydı… Atatürk hiç umutsuzluğa düşmedi. Her zaman kendisine ve milletine büyük bir inanç duydu. Mustafa Kemal’in gözlerindeki inancın ışığının sönmemesinin nedeni buydu.

Birinci Dünya Savaşı’nda halk sarsılmış durumdaydı. Eli silah tutan herkes savaşa gidiyordu. Tek kazanılan cephe olan Çanakkale Cephesi’nde gösterdiği cesaret liderlik ve vatanseverlik özellikleri onu kurtuluşumuzu kazandığımız savaş olan Kurtuluş Savaşı’nda lider yaptı. Birinci Dünya Savaşı’nın ardından İtilaf Devletleri’yle imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması sonucunda Osmanlı’nın cephanelerine ordusuna silahlarına el kondu ayrıca Mondros’un 7. maddesi Osmanlı’yı, İtilaf Devletleri’nin herhangi bir nedenle yapabilecekleri bir işgale açık hale getirmişti. Osmanlı Hükûmeti ise sessiz kalmıştı, onlar artık bir kurtuluşun olmadığını Osmanlı’nın yok olduğunu düşünmekteydiler. Osmanlı hükûmetinin gelişmelere sessiz kalması üzerine Mustafa Kemal kendisinin bir şeyler yapması gerektiğinin farkına vardı, çalışmalarına başladı. Çünkü biliyordu ki Türk halkı yok olmamış ve olmayacaktı. Onun gözlerindeki hiç sönmeyen inanç ışığı ile halk birleşecek ve bir bağımsızlık zaferi elde edilecekti. Bağımsızlık savaşının ilk adımı olan Samsun’a çıkışının ardından Havza Genelgesi yayınlandı, milli bilinç uyandı artık halk olanların farkındaydı ve Osmanlı’nın kurtulmasını istiyordu. Ardından 22 Haziran 1919 da imzalanan Amasya Genelgesi ile Kurtuluş Savaşı’mızın gerekçesi ve amacı belirlendi. Genelgenin ardından Mustafa Kemal halkı bütünleştirmeyi başarmıştı herkes tek hedefe odaklanmış bir biçimde bağımsızlık mücadelesi veriyordu. Kurtuluş Savaşı başlamıştı eli silah tutabilen herkes vatanını koruma yolunda savaşıyor, evlerinde kalması gerekenlerde askerlere yemek battaniye çorap gibi şeyler götürüyor vatanı uğruna savaşanlara destek çıkmaya çalışıyordu. Bu süreçte Atatürk’ün inancı tamdı. Bazıları pes ediyor yapabileceklerine inanmıyorlardı. Birçok şehit verildi bu mücadelede. Ancak ne olursa olsun inanç hiç eksilmedi. Mustafa Kemal’in halka ve asker arkadaşlarına inancı, güveni tamdı. O, halkının başarabileceğini biliyordu. Onun gözleri her şeyden önce inanç doluydu. O, Cumhuriyet’in ne kadar önemli ve değerli olduğunu biliyordu, bir milletin kendine ait bir bayrağının, bağımsızlığının olmasının öneminin farkındaydı. Ama onun tüm bunların yanı sıra farkında olduğu tek bir şey vardı: İnanç. Atatürk inandı halka, asker arkadaşlarına güvendi onlara.  O inkılapçı cesur teşkilatçı ve vatansever lider sadece Kurtuluş Savaşı’nı kazanmakla kalmadı ayrıca birçok ilke ve inkılap ile bize nasıl bir lider olunması gerektiğini gösterdi. Harf, kılık kıyafet, şapka gibi daha birçok alanda inkılaplar gerçekleştirip ülkemizi çağdaş bir medeniyet seviyesine taşımayı başardı ve böylece ‘’Hasta Adam’’ olarak bilinen Osmanlı’dan laik, sosyal, çağdaş demokratik ve bağımsız bir devlet kurdu. Cumhuriyet’i kurarken yaptığı ilke ve inkılaplar ise onu çağdaş medeniyetler seviyesine taşıdı. Cumhuriyet’in temeli olan bu ilkeler ve inkılaplarını ise bizlere yol gösterici olarak emanet etti.

Böylece Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmayı başardı, işte bu yıl 99. yılını kutladığımız bu güzel ve bir o kadar da değerli Cumhuriyet’imizi, biz Türk gençlerine emanet etti ve şöyle söyledi: Ayrıca Gençliğe Hitabe’sinde: ‘’Ey Türk gençliği! Birinci vazifen; Türk istiklalini, Türk Cumhuriyeti’ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir.’’ diyerek Türk milletine en uygun yönetim şeklinin Cumhuriyet olduğunu ve onun kurduğu Cumhuriyet’imizin bizlere ait olduğunu vurguladı.

Bizler sorumluluğumuzun bilicinde olarak geleceğe yönelmeli, Cumhuriyet’imizi, bağımsızlığımızı korumak için elimizden geleni yapmalı, Atatürk’ümüzü her zaman yaşatmalıyız. Unutulmamalıdır ki, Cumhuriyet’imiz yok olduğu düşünülen bir milletin yeniden adeta Anka kuşunun küllerinden doğuşu gibi doğuşunun hikâyesidir. Atatürk’ün okyanus gözlerindeki tükenmeyen inancın, kurtuluş zaferinin mirasıdır.

ALKEV Özel Ortaokulu Öğrencimiz Sude EVREN 8A
“ATATÜRK VE CUMHURİYET” konulu kompozisyon yarışmasında ikinciliği elde etmiştir.


ATA’M

O sadece bir lider değildi. O bir liderden daha fazlasıydı. O farklıydı, o nazikti, o umut doluydu, o bilgeydi, o önderdi. O bir kelimeye sığdırılamayacak kadar eşsizdi.

Onun gözlerinde denizler dalgalanıyor, sapsarı saçlarında güneş sırmalar saçıyor, her bir bakışı umut veriyordu. O geçmişe takılmıyordu, gelecekle yaşıyordu. Ne olursa olsun pes etmemeyi onun sayesinde öğrendik biz. Umudu onun bakışlarında gördük. O bakışlar bir devrim yarattı dünyada. Aç, susuz, gözün gözü görmediği toz bulutlarının altında ne savaşlar kazandık.  Biz öyle bir millettik ki Atatürk’ün önderliğinde tek bir sözle mutlu olmayı da umut dolmayı da öğrendik. Artık umutlarımız tükendiğinde o gözler, o saçlar, o bakışlar sayesinde umut bulduk biz. Her sözüyle dokundu kalplere. İyileştirdi açılmış yaraları. Bir güneş gibiydi o. Kapkaranlık bir tünelin içinde savaşlarla geçmiş bir yolun sonundan gelen bir ışık gibi aydınlattı herkesi. Bize gökyüzünü sevdiren atam. Seni unutmadık, unutturmayacağız.

Cumhuriyet meşalesini elimize alacağız ve onu hiçbir zaman söndürmeyeceğiz. Senin çizdiğin yolda dimdik adımlarla yürüyeceğiz. Unutmadık, unutturmayacağız. Biz Atatürk çocuklarıyız.

ALKEV Özel Ortaokulu Öğrencimiz Elif Serra YAKAR 6B
“ATATÜRK VE CUMHURİYET” konulu kompozisyon yarışmasında üçüncülüğü elde etmiştir.