MENÜ

04 Kasım Pazartesi Paylaşımı “Stephen Hawking’in Sırrı: Görsel ve Geometrik Düşünme”

Stephen Hawking’in Sırrı: Görsel ve Geometrik Düşünme

Fizikteki en temel sorunlardan bazıları üzerinde çalışan birçok teorik fizikçi olmasına rağmen pek azı sıra dışı özellikleri nedeniyle öne çıkan Hawking kadar bilinir.

21 yaşından itibaren mücadele ettiği amyotrofik lateral skleroz (ALS) ve tüm sorunlarına rağmen yaşamının sonuna kadar hayata tutunması ve üretmeyi sürdürmesi de elbette bilinirliğinin artmasının bir başka sebebidir.

Hawking’in hastalığı yüzünden bir bilgisayar aracılığıyla iletişim kurması gerekiyordu. Bu bilgisayarı sağ yanak kaslarıyla kontrol ediyordu. Bu kasların hareketleri gözlüğüne bağlı kızılötesi sensörlerle algılanıyor ve tekerlekli sandalyesine bağlı olan bilgisayar ekranındaki imlecin hareket etmesi sağlanıyordu. Bu şekilde cümlelerini dakikada birkaç kelime hızında özenle kuruyor ve bu hız, hastalık ilerledikçe kaslar gücünü yitirdiği için gitgide azalıyordu. Tüm bunlara rağmen Hawking düşünce âleminde evrenin en cesur kâşiflerinden biri idi. Zihni çoğunlukla deney ve doğrudan gözlemle ulaşılamayan teorik boyutlarda gezinirdi. Artık denklem yazamamasına bağlı olarak evrenin gizemleri üzerinde düşünebilmesini sağlayan özgün bir yöntem keşfetmiş durumda idi. Bu yöntem diğer fizikçilerin aksine denklemlere değil, resimlere ve geometriye dayalı çalışıyor ve evreni anlamada daha öncekilerin üzerine koymayı değil, sezgisel devrimler yapmayı amaçlıyordu.

Hawking’le beraber çalışmalarda bulunmuş onun yakın arkadaşı, genel görelilik uzmanı, Caltech Fizikçisi Kip Thorne, “Hawking fizikte tamamen yeni alanlara öncülük etti. Kariyerinde büyük atılımlar yaptığı birçok önemli an oldu ve herkes bunları anlamak ve ona yetişmekte zorluk çekiyordu.” diye anlatıyor onun katkılarını.

Kip Thorne, elinin kullanımını kaybetmesinin devamında Hawking’in sadece üç boyutta değil; uzay-zamanın dört boyutunda da nesneler, eğriler, yüzeyler ve şekillerin zihinsel görüntülerini manipüle etmek gibi alışılmadık bir yetenek geliştirdiğini anlatacaktı bize yazılarında. Ancak kendisi ile yapılan bir röportajda bu yeteneği hakkında soru sorulduğunda Hawking’in verdiği cevap mütevazı kişiliğini gözler önüne sermekte.

Sunucu: Kimsenin çözmeyi başaramadığı problemleri bu zihinsel araç sayesinde çözebildiğinizi düşünüyor musunuz?

Hawking: Hiç kimse dört boyutu gözünde canlandıramaz. Üç boyut zaten yeterince zor. Benim yaptığım iki boyutlu parçaları gözümde canlandırıp onların aslında dört boyutlu bir bütünün parçası olduğunu unutmamak. Tekillik teorilerini ve kara delikler üzerindeki çalışmalarımı, kara delik radyasyonu bunlardan biri, kanıtlarken bu geometrik görselleştirme yöntemini kullandım. Hastalığım karmaşık denklemler yazmama engel oluyor. Bu yüzden ben de geometrik yoruma açık soruları tercih ediyorum.

 

Yaptığı büyük atılımların yanı sıra, Hawking kuramlarındaki 180 derece dönüşlerle de ün kazanmıştı. Önce evrenin uzay ve zamandaki tek bir olay ile başladığını ve fizik kurallarının bu noktada bozulduğunu kanıtladı. Daha sonra James Hartle ile birlikte sınırsızlık teorisini ortaya attı. Bu teoriye göre Büyük Patlama’dan önce zamanın var olmadığını ve evrenin başlangıcının olmadığını söyledi. Bunu ise şu şekilde özetledi: “Evrenin olmadığı bir zamandan bahsetmenin hiçbir manası yoktur. Bu Güney Kutbu’ndan daha güneyde bir noktanın varlığını sorgulamak gibidir.”

Hawking kara deliklerin dinamiklerini açıklayan kanunları ortaya atan fizikçilerin başında geldi. Bu kanunlardan biri kara deliklerin asla küçülemeyeceğini söylemekteydi. Hawking, yanıldığını itiraf edebilecek kadar centilmen bir insandı; nitekim 2004’te de yanıldığını itiraf etti. Bunun doğru olmadığı ve kara deliklerin küçülebileceği hatta radyasyon yoluyla yok olabileceğini kanıtlandı.

Hawking yıllar boyunca dinleyicilerini evrenin kökeni hakkında geliştirdiği cesur fikirler içinde bir yolculuğa çıkardı. Bu yolculukta onlara rehberlik ettiği sırada komik olmayı da başarabiliyordu. 76 yaşında aramızdan ayrılana kadar da bu karmaşık teorik fizik ve mizah karışımı ile bizlerin sevgisini kazandı.

Hawking kitaplarında da bu üslubu korudu ve Carl Sagan’ın basite indirgeme yeteneği ile Richard Feynman’ın kuramsal kavrayış üstünlüğünü birleştirmeyi başardı. A Brief History of Time (Zamanın Kısa Tarihi) ve The Grand Design (Büyük Tasarım) kitapları bu üslubun en önemli örneklerindendir.

Vücudunun durgunluğuna meydan okurcasına sık sık gülümsemesi ile anımsadığımız yüzü, onun ısrarcı kişiliğini gösterir nitelikte.

My Brief History (Benim Kısa Tarihim) adını verdiği otobiyografisinde buna kendisi de değiniyor: “Hiçbir zaman büyümemiş bir çocuğum ben. Sürekli ‘Nasıl?’ ve ‘Neden?’ sorularını soruyorum ve ara sıra da olsa cevaplar buluyorum.”

Hawking’den…

  • İletişim, engelli birisi için çok önemlidir; iletişim olmadan kişi güçsüz kalır.
  • Geçmiş, aynı gelecek gibi belirsizdir ve sadece olasılıklar spektrumu olarak vardır.
  • Komik olmasa hayat trajik olurdu.
  • Ben uzaylı yaşamın evrende oldukça yaygın olduğuna, zeki yaşamın ise daha az olduğuna inanıyorum. Bazıları zeki yaşamın Dünya gezegeni üzerinde henüz görünmediğini söylüyor.
  • Amacım basit: Evrenin neden şu anki gibi olduğu ve neden var olduğu.

Kaynak: “Stephen Hawking ile Bilim ve Diğer Şeyler”, Bilim ve Gelecek Dergisi, sayı 134