06 Ocak Pazartesi Paylaşımı “Tachiyomi: Japonlar için Doğal Bir İhtiyaç”
Tachiyomi: Japonlar için Doğal Bir İhtiyaç
İnsanlar niçin okumak isterler? Bilgili insan olmak için mi, yoksa değişmek için mi? Araştırmalar, başarılı insanlar için hedefin her ikisi de olduğunu gösteriyor.
Fırında çırak olarak çalıştığı yıllarda Maksim Gorki’ye Tolstoy’un bir hikâyesi ilham verdi. Telefonu icat eden Alexander Graham Bell, Alman yazar Helmholtz’un “ses” hakkında yazdığı bir eserden esinlendi. Ünlü romancı Jack London, sokakta bulduğu bir kitap sayesinde okumaya başladı, yazar oldu. Walt Disney, ünlü insanların hayat öykülerini okuyarak ilham aldı ve hayatı değişti. Elektriğin dehası Faraday, okuduğu kitaplardan esinlenerek elektriği bulup geliştirmeyi başardı. Charles Dickens, ünlü insanların yaşamlarına meraklı olduğu için onların hayatlarını okudu ve kitaplarını yazarken bunlardan esinlendi. Uçak icat eden Wright Kardeşler, bu fikri bir kitaptan ilham alarak ortaya çıkardı… İsmini duyduğumuz, biyografilerini incelediğimiz bilim, düşünce, sanat ve siyasette öne çıkan birçok kişinin yaşantısında kitabın bir boş zaman uğraşısı olarak yer almadığını görüyoruz. Öyle ki bugün, tarihte iz bırakmış önemli isimlerin, bir yemek davetini kitap okumasına engel olacak diye geri çevirmesini şaşkınlıkla bir efsaneymiş gibi okuyoruz. Okuma eylemini bilinçlerimizde nasıl basitleştirdiysek onu oradan bir türlü çekip çıkaramıyoruz.
BİREY ÖRNEĞİNDEN ÜLKE ÖRNEĞİNE
Japonya’nın durgun, kapalı feodal bir devlet iken oldukça dinamik, uluslararası bir süper güce dönüşmesi de okuma mucizesine kanıt niteliğinde. Eğer Japonya, milyonlarca köylü çocuğuna okuma öğretmek için ulusal bir gayret sarf etmemiş olsaydı kısa zaman içinde kendini kapalı bir kültürden, modern, uluslararası süper bir güce dönüşemezdi. Bugün bir ülke olarak Japonya’nın yaptığını birer birey olarak Japonlar da sürdürüyor. Okuma ile kendini şekillendiren ülkenin halkı, bunu sağlayan toplumca mücadelenin ötesinde, bu yolculuğu tek tek de devam ettiriyor.
Tachiyomi (Taşiyomi), Japonların “ayakta okumak” anlamına gelen ifadesi. Japonlar; kitapçılarda, dergi ve kitap satan market ve mağazalarda, dakikalarca ayakta kalarak okuyor. Ayrıca otobüs ve metro gibi toplu taşıma araçlarındaki zamanlarını da ayakta yolculuk ediyor bile olsalar okuyarak geçiriyorlar. Uzun bir kuyruktayken veya birini beklerken de okuyorlar. Okumak için özellikle bir ortam yaratmak değil; her an, her ortamda okuyabilmek üzerine kurulu yaşamları… Yani Japonlar kitap okumayı bir boş zaman aktivitesi olarak değil, aksine mümkün olan her an yapılabilecek ve yaşamın vazgeçilmez bir parçası olarak görüyorlar. Bu nedenle hemen her Japon’un çantasında ya da cebinde bir kitaba rastlanabiliyor.
Dünyanın en çok kitap okuyan ülkesi olarak gösterilen Japonya’da bir yılda basılan kitap sayısı, ülkemizde basılan kitap sayısıyla kıyaslanamayacak denli fazla. Sadece kitap değil elbette, aynı durum gazeteler içinde geçerli. Öyle ki Japonlar bu gazeteyi okumamayı bir eksiklik kabul ediyor. İnsanın kendisini, çevreyi, dünyayı tanıması için okumaktan başka çaresi yoktur. Öyleyse ayakta uyumaktan, ancak ayakta dahi okuyacak bir okuma azmi ile kurtulabiliriz…
Kaynak: Bütün Dünya Dergisi, Sabriye Aşır