07 Pazartesi Paylaşımı “Okuma Zevki Nasıl Gelişir?”
Okuma Zevki Nasıl Gelişir?
Bir şeyler öğrenmek için bir şeyler okumak isteyenler, genellikle şu soruyu sorarlar:
-Önce nereden başlayayım?
Okuma alışkanlığı olmayanların, daha ilk sayfalarında sıkılmaya başlayacakları kitaplarla, okuma merakını genişletmelerine imkân yoktur. O nedenle ‘’Önce nereden başlayayım?’’ sorusuna hep aynı cevabı veririm:
-Okuma zevkinin tadına varmakla…
Okullarda gözden kaçan bir konudur bu. Öğrencide okuma zevkinin gelişip gelişmemesinden çok, öğrencinin bir şeyler öğrenmesine önem verilir. Hatta öğrenciye sıkıntıdan patlasa da mutlaka okuma önerilir. Öğrenci de okulu bitirir bitirmez, bütün kitaplarını yakacağına yemin eder. Oysa okuma zevki, okuma tiryakiliğine, okuma tiryakiliği de okuma disiplinine dönüşmedikçe, sistemli bir bilgi birikimine gidebilmek kolay değildir. Peki, ama okuma zevki nasıl gelişir? Okuma zevki kişinin kendi düzeyine ve eğilimine uygun romanların özenli yazılmış olanlarını okumasıyla gelişir. Diyelim ki, okulda çekimsiz ve albenisiz kitaplardan nefret etmiş yirmi beş yaşlarında genç bir adam, dünyayı daha iyi anlayabilmek için yavaş yavaş bir şeyler öğrenme gereğini duyuyor.
Bu genci okulda nefret ettiği kitaplara benzer kitaplarla okuma zevkinin içine çekemeyiz. O ise okuma zevkine varmadan, doğru dürüst bir şeyler öğrenme olanağının bulunmadığından habersizdir. Yeniden kendini açmayan kitapları karıştırmaya başlayacak ve hiçbirini bitiremeyecektir. Sonra da kitap okuyamama nedenini zamansızlığa başlayacaktır. Bu gencin önce iyi yazılmış polisiye romanlar okumayı denemesi yerinde olur.
Bir kez klasiklere yönelmeden iyi yazılmış polisiye romanlarla kötü yazılmış olanlarını ayıracak düzeye gelmelidir. Polisiye roman tutkusundan çok kolay geçilir. Dostoyevski’nin ‘’Suç Ve Ceza’’ sı ile ‘’Budala’’ sına… Ondan da Tolstoy’un ‘’Kreutzer Sonatı’’na…
Böyle bir başlangıç, gence hem okuma zevkini verecek hem de kendisini, kendisine karşı sadece polisiye romanlar okuyan biri olma ezikliğinden kurtaracaktır. Ayda bir-iki iyi yazılmış polisiye roman okuma koşuluyla, bir kez Dostoyevski ‘ye geçildi mi edebiyat şevkiyle tutkusu kıpırdamaya başlar. Ondan sonra Balzac, Zola, Flaubert ve Stendhal daha kolay okunur. Eğer henüz kolay okunamıyorsa hiç zorlamamak ve hemen ‘’Üç Silahşörler ‘’, ‘’Kamelyalı Kadın’’, ‘’Paris Esrarı’’ gibi kitaplarla okuma tutkusunu pekiştirmeyi sürdürmek daha sağlıklı bir yoldur. Aynı zamanda sevilen kitapların yazarlarıyla da haşır-neşir olmak, yaşamlarını, yaşadıkları dönemleri, serüvenlerini öğrenmek, kişide yeni ufuklar açmaya başlar. Böylece okuduğu şeyleri yerli yerine daha kolay oturtur.
Hiçbir zorlama yapmadan sevilen kitaplardan yirmi-otuz cildi bitirdikten sonra yapılacak ilk deneme, bir inceleme kitabıyla flörte başlamaktır. Örneğin üç-dört cilt Dostoyevski okumuş biri ola ki Andre Gide ‘in ‘’Dostoyevski’’ incelemesinden beklemediği bir tat alacaktır ve görecektir ki her şeyi bilir geçinen birçok arkadaşı, temelde bazı konuları konuştukları kadar bilmemektedirler. Bu da hem gencin kendine karşı güvenini, hem de seçtiği yolun verimliliğine olan inancını arttıracaktır. 19. yy klasikleriyle 20. yüzyılın ilk yarısındaki modernler az çok harmanlandıktan sonra, 18. yüzyıl düşünürleriyle uğraşma zor gelmez. Rousseau, Voltaire hatta Montesqueu anlaşılır olmaya başlar. Hele onların yaşamlarıyla da bir yakınlık kurulursa üç yıl içinde elli kitapta yeterli düzeye erişilmiş olunur. Ondan sonra gerek eski Yunan’ı, gerekse on altıncı ve on yedinci yüzyılları, gerek modern düşünce akımlarını izlemek kolaylaşır.
Böyle küçük bir birikimden geçmeden en çetrefilli kitaplarla kestirmeden en yeniyi öğrenmeye kalkmak olanağı yoktur. Bu tür kurnazlıklar, çok çabuk getirir cezasını. Kişi yarım yamalak anladığı görüşleri, birbirine karıştırarak her fırsatta saçmalamaya ve hazmedemediği konuların altında ezilmeye başlar. Bu da kendini sinirli, sert ve çekilmez yapar. Öğrenmekte en büyük kural, bilgi satma yarışına hazırlanmak değil; gerçekten okuduğundan zevk almaktır. Henüz o düzeye gelinmediyse hemen o kitap bırakılıp daha hafif kitaplara geçilmelidir.
Aşağı yukarı toplamı elli kitabı geçmeyen üç yıllık bir okumaya başlama döneminde, Türk romancıları da savsaklanmamalıdır. Arada sırada Türk edebiyatıyla ilgili yapıtları karıştırmak da okuma birikimine yeni bir çeşni verecektir. Ve unutmamak gerekir ki, birikimin kurnazlığı ve kestirmesi yoktur. Bir yaşındaki bir çocuk midesi düzeyindeki bir beyni, kuzu dolmasıyla zorlayarak sofra zevkine eriştirmek cinayet olur. Kitap elden düşürülmeyecek kadar kişiye çekici geldiğinde yarar sağlar. Ikına sıkıla, uyuklaya bunala okunan şeylerden pek sonuç çıkmaz. Önce sadece anlayabildiğini okuyacak, anlayamadığını da anlayabildiğin zaman okuyacaksın. Okumuş görünmek için okumaya zorlamak kadar kişiyi okumadan soğutan bir yöntem bulunamaz.
Bizde okuma eğiliminin azlığı, kişileri önce kendi düzeylerine uygun kitaplarla okuma zevklerini geliştirememelerindendir. Okuma tiryakiliği romanla, roman tiryakiliği de iyi polisiye romanlarla başlar. Edebiyat öğretmeni olsam, hiç roman okumamış bir çocuğa önce neyi okumasını önerirdim biliyor musunuz, GASTON LEROUX’un ‘’SARI ODANIN ESRARI’’nı… Onu okuyup da zevk almayan çocuk olamaz. Bir kez o zevk alındı mı, arkası çorap söküğü gibi gelir…
Kaynak: Çetin Altan, Okuma Zevki Nasıl Gelişebilir?, YKY, 1992