08 Nisan Pazartesi Paylaşımı “İnsanlık Tarihini Yeniden Yazdıran Göbeklitepe Hakkında”
İnsanlık Tarihini Yeniden Yazdıran Göbeklitepe Hakkında
Göbeklitepe arkeolojik alanı, 2011 yılında UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ne eklendi. Çünkü bu özel bölgenin keşfi; insanlık tarihi, dinler tarihi ve insanların yerleşik hayata geçmesi gibi konularla ilgili bilinen tüm anlayışı değiştirdi. M.Ö. 10.000 yılına uzanan Göbeklitepe tarihi, 1995 yılından beri devam eden arkeolojik çalışma ile birlikte tüm dünyaya insanlık tarihi hakkında bildiklerini sorgulatmaya devam ediyor. Biz de bu yazımızda insanlık tarihini yeniden yazdıran bu özel bölge hakkında bilmeniz gerekenleri bir araya getirdik. İşte Göbeklitepe hakkında bilmeniz gerekenler…
Göbeklitepe, Şanlıurfa sınırları içinde yer alıyor ve Şanlıurfa’nın 20 km kuzeydoğusunda bulunan Örencik köyü yakınlarında bulunuyor. Göbeklitepe, yeryüzündeki ilk inancın merkezi olabilir. Bölgede tespit edilen yaklaşık 20 tapınak var ve bugüne kadar yalnızca 6 tanesi gün ışığına çıkarıldı. On bir bin yıldan daha eski olan Göbeklitepe’nin geçmişi, Neolitik Çağ’ın A evresine dayanıyor. Bölgedeki kült yapıların, tarım ve hayvancılığa yakın olan son avcı grupları tarafından inşa edildiği biliniyor.
Göbeklitepe, 1963 yılında İstanbul Üniversitesi ve Chicago Üniversitesi’nin birlikte yürüttüğü ‘’Güneydoğu Anadolu Tarih Öncesi Araştırmaları Projesi’’ kapsamında tespit edildi. Asıl çalışmalar ise 1994 yılında Heidelberg Üniversitesi’nden Klaus Schmidt tarafından yapıldı ve bu sayede bölgenin anıtsal karakteri ortaya çıkarıldı. Kazı çalışmaları bu keşiften bir yıl sonra başladı.
Göbeklitepe’de en fazla yabanıl hayvan motifleri görülüyor. Motiflerde yer alan hayvanlar çeşitlilik gösteriyor ve dönemin florasıyla uyum içinde. Hayvan figürleri tek ve kabartma olarak işlenmiş; taşların üzerindeyse akrep, tilki, yılan, yaban domuzu, aslan, turna, yaban ördeği gibi birçok hayvan motifi yer alıyor.
Yapılan araştırmalar, önemli bir kültür bitkisi olan buğdayın atasının bu bölgede yetiştiğini gösteriyor. Göbeklitepe toprağında bulunan ve yabani bir buğday türü olan einkorn taneleri, bunun en büyük göstergesi. Bölgede tespit edilen diğer bitki kalıntıları ise badem ve yer fıstığının yabani türleri.
Göbeklitepe’nin inşa edildiği dönemde, insanlar bitki toplayan ve hayvan avlayan küçük gruplar halinde yaşıyorlardı. Göbeklitepe’nin inşası için ise muhtemelen ilk kez bu kadar kalabalık bir biçimde bir arada oldular. Çünkü tapınak için kayalık bölgelerden büyük sütunlar ve ağır taşlar 2 km boyunca, el arabası ve yük hayvanları olmadan insanlar tarafından taşınarak bölgeye getirildi.
Bu bilgiyi hepimiz tarih derslerinde defalarca kez duymuşuzdur: Göçebe topluluklar, tarımı öğrenerek yerleşik hayata geçtiler. İşte Göbeklitepe’deki araştırmalar, bu tarihi bilgiyi tamamen değiştirdi. Arkeolog Schmidt bölgede yaptığı araştırmaların sonucunda, avcı ve toplayıcı toplulukların Göbeklitepe gibi dini merkezlerde sürekli olarak bir araya gelerek yerleşik hayata geçtiği yorumunu yaptı. Yani aslında insanoğlunu yerleşik hayata iten şey, dini mabetlerin etrafında kalma arzusu.