MENÜ

09 Ekim 2017 Pazartesi Paylaşımı “Çocuklar Fantastik Hikâyeler Sayesinde Korkularıyla Yüzleşir ve Daha Cesur Olurlar”

Çocuklar Fantastik Hikâyeler Sayesinde Korkularıyla Yüzleşir ve Daha Cesur Olurlar

Gerçeklik dediğimiz şey nedir? Shakespeare sahneye hayaletleri ve cadıları çıkardığı için gerçekçi değil miydi? Harry Potter’ın büyüyle dolu maceraları, aslında çok zekice bir şekilde İngiliz gerçeğini; sınıf çatışması, ırkçılık ve ırkçılığın kökenlerini ortaya koymaz mı?

Bence bu dünyanın gerçekliği ve bu gerçekliğin içindeki varoluşumuz ancak fantastik olarak tanımlanabilir. Gerçeklik hakkında ne kadar çok şey öğrenirsek aslında bu gerçekliği hiç anlamadığımızı fark ediyoruz.

İçinde bir kum tanesi gibi kaldığımız evreni anlayabilmek için gözümüzü kulağımızı dört açmayı öğrendik. Bu amaçla edindiğimiz yeni becerilerimizle gurur duyuyoruz ama bu sırada doğayla aramıza mesafe koymuş olduk. Karanlıktan korktuğumuz ve hayatta kalabilmek için doğayı adamakıllı anlamaya ihtiyaç duyduğumuz zamanlarda, varoluşumuzun fantastik niteliklerini daha iyi anlıyorduk belki de.

Fantastik hikâyeler bizi insanların, doğanın çaresiz bir parçası olduğu ve büyük sorunlarla boğuştuğu zamanlara götürür. Nereden geliyoruz? Nereye gidiyoruz? Çocuklar bu soruları sormak isterler ve onları korkutup büyüleyen şeylerle başa çıkabilmek için, hikâye anlatıcılığının başından beri kullandığı fanteziyi kolaylıkla benimserler.

Çocuklara hayaletler ya da hortlaklardan söz ederken, nereden gelip nereye gittiğimiz sorusuna değinilebilir. Bu gezegendeki bütün yaşam formlarından ayrılma deneyimi, derilerinin tüylerle kaplanacağına ya da kürke dönüşeceğine dair hayali bir anlatımla bir araya getirilebilir.

Fantezi sadece çocukça bir kaçış değildir, politik bir yanı da vardır; bir başka gerçekliği hayal edemezsek bu dünyayı değiştirmeye kalkamayız. Her şey fanteziyle başlar denebilir.

Başka kültürlerin hikâyelerini okumak çocukların korkularını, umutlarını ve kültürlerini biçimlendiren coğrafyalarını anlamalarını sağlar. Ancak hayal gücümüzle kendimizi başkalarının yerine koyabilir ve dünyayı algılayışımızı sorgulayabiliriz.

Kör olmak nasıl bir şey? Ya da sakar, hasta ya da yoksul olmak? Eğer çok güzel ya da ünlü olsanız hayatınız nasıl değişirdi? Babanızdan korksanız kendinizi nasıl hissederdiniz? Çocukların hayal kurup hayallerini yazması, resmetmesi ya da müziğe dönüştürmesi hem onların hem de çevrelerindekilerin dünyayı farklı gözlerle görmesini sağlar.

Ancak fantezi her zaman iyiliği getirmez, aynı zamanda gerici, saldırgan ve aldatıcı olabilir. Açgözlülüğü, intikam ve iktidar arzusunu besleyebilir. Bu yüzden çocuklarımızı bu aracı kullanmaları konusunda eğitmeliyiz. Onları hayal kurmanın gücünü, hayallerin gerçekleri hem gizleyebileceğini hem de ortaya çıkarabileceğini anlamalarını sağlamalıyız. Çocuklarımıza, girdikleri büyülü dünyaya gizlenmiş olan şeyleri bulup çıkarmayı öğretmeliyiz.

Çocuklarımıza fantezi hakkında şunu anlatmak gerekiyor: Bu hikâyelerde de dünyamız anlatılıyor. Bunu kesinlikle akıllarından çıkarmamaları gerekiyor. Her zaman bir hikâye anlatıcısı olacak ve çocuklara, dünyayı görebilmeleri için bir gözlük uzatacaktır. Öğretmenlerin yapması gereken, öğrencilerinin bu gözlüklerin farkına varmasıdır.

Peki ya sihir? Hepimiz sihirli güçlerimiz olsun isteriz. Pagan toplumlardan Harry Potter dönemlerine, toplumun büyüye bakışının nasıl değiştiği her sınıfta renkli tartışmaların önünü açabilir. Sihirden ne bekliyoruz? Eğer gerçekten sihir olsaydı, bu bizi rahatlatır mıydı yoksa daha fazla soruna mı sebep olurdu?

Fantezi çocukların çevrelerine dikkat etmesini ve gördükleri şeyleri daha derin bir şekilde algılamasını sağlayabilir. Çocukların şunları düşünmelerini isteyin: Neden bir gün kırmızı, bir gün mavi giyiyoruz? Üzüntünün bir rengi var mı? Peki ya neşenin? Gözlerimizi kapasak en iyi arkadaşımız hangi renk olurdu? Ya da renkler hangi hayvanlar olurdu? Ben hangi hayvanım? Hangi hayvan olmak istiyorum? Sınıftaki yırtıcı hayvan kim olurdu? Peki ya kuş?

Son olarak keyif faktörünü anmadan geçmeyeyim. Kitaplar bazı çocuklara öğretmenlerinin ya da ebeveynlerinin verdiği ilaçlar gibi gelir. Fantezi sayesinde kitapların aslında çikolata olduğunu anlarlar.

Kaynak: The Guardian