10 Aralık 2018 Pazartesi Paylaşımı “Zaman Ustası Mısınız, Zaman Hırsızı Mı?”
Zaman Ustası Mısınız, Zaman Hırsızı Mı?
“Hiçbir şey yetişmiyor, gün bitti ama işlerim bitmedi, inanılmaz derecede yoğunum, işlerim fena halde birikti, haftalık program yaptım ama hiçbir programa uyamadım, spora gidecek vaktim bile yok, sınava günler kaldı ben ne yapacağım şimdi, akşama misafir var ve yemekler hâlâ hazır değil, valla bana 24 saat yetmiyor.” Bu cümleleri duymaya ve söylemeye ne kadar da alışığız değil mi?
Peki sorun kimde? Zaman mı az gerçekten yoksa biz zamanı yönetmeyi mi bilmiyoruz? Hadi şapkalarımızı önümüze alıp biraz düşünelim.
Zaman, yeryüzünde herkese en adil şekilde dağıtılan kavram. Evren hepimize her yeni doğan günle birlikte 24 saat, 1440 dakika ya da 86400 saniye hediye ediyor. Ve biz hediye edilen bu kocaman günü ya bir saniyesini bile çöpe atmadan dolu dolu yaşıyoruz ya da yarım yamalak, saniyelerimizi, dakikalarımızı heba ederek yaşıyoruz.
İşin özüne baktığımızda zaman ne az ne de çok hızlı. Zaman sadece göreceli bir kavram.
Onun göreceliği kişilerin zihninde azlığı, çokluğu, hızlı veya yavaş olması insanların yaşam biçimlerinde, alışkanlıklarında gizli. Bu nedenle zamanı algılayış biçimini, bakış açısını değiştirmeyen biri için günler su gibi akıp gider ama hiçbir şey elde edemez.
O halde nasıl değiştirebiliriz zaman algımızı, zamanımızı nasıl yönetiriz? Gelin, zaman yönetiminin temel noktalarını birlikte değerlendirelim:
Bahanelerinizi bir kenara bırakın. Zamanınızın yetmemesini hep bir dış etkene bağlarsanız beyniniz otomatik olarak bahaneler üretmeye devam eder. Hangi tekniği kullanırsanız kullanın bahaneleriniz olduğu sürece zamanınızı yönetemezsiniz ve kısır döngüde kalırsınız.
Kendinizi yönetmeyi öğrenin çünkü kendinizi yönetebildiğiniz, zamanınızı boşa geçirmenize neden olan alışkanlıklarınızdan vazgeçip yeni alışkanlıklar edindiğiniz ve istikrarla bu alışkanlıkları sürdürebildiğiniz sürece zaman yönetimi konusunda başarılı olabilirsiniz.
Kişisel olarak kendinize ayırdığınız zamanları ve yaptığınız programları aciliyeti olmayan durumlar dışında bozmayın. Çevrenizdeki insanlara “hayır” demeyi öğrenin. Örneğin haftada 2 gün spora gitmeye karar verdiniz ve spor salonuna yazıldınız. Ama söz konusu günlerde iş arkadaşınız iş çıkışında kahve içelim biraz laflarız dedi. Bir kere programınızı bozmanız hâlinde bunun sürekli hâle döneceğini ve herkeste olduğu gibi “Spor salonuna yazıldım ama üyeliğim boşa gitti, salona 3-4 gün gidebildim anca” diyenler arasında yer alacağınızı unutmayın.
Gününüzü 24 dilimli bir pasta olarak düşünün. Bu pastayı kendiniz, aileniz, işiniz ve sevdikleriniz arasında eşit bölmelisiniz. Birinden birine fazla pay vermeniz hâlinde zaman içerisinde başarısız olmanız veya sorun yaşamanız kaçınılmazdır.
Zamanın herkes için aynı şekilde ilerlediğini unutmayın. Tüm işlerinizi telaşla, aceleyle de yapsanız sakince de yapsanız zaman aynı şekilde işleyecek. Telaş ve aceleyle yaptığınız her iş gözden kaçıracağınız noktaları artırmaktan, sizi yorup yıpratmaktan başka bir işe yaramayacaktır.
Eylem planı oluşturun. Günlük ve haftalık yapılacaklar listesi hazırlamanız sizi rahatlatacaktır. Yaptığınız her işin üzerini çizmeniz motivasyonunuzu artıracaktır.
Planlamanızı yaparken önemli ve acil yapılması gerekenleri belirleyerek hareket edin ve işlerinizi önem sırasına göre planlayın.
Kararsızlık ve hedefsizlik en büyük zaman hırsızıdır. Hedeflerinizi ve kararlarınızı açık bir şekilde belirleyin. Buradaki en önemli nokta kendinize gerçekçi hedefler koymanız ve kararlıkla hareket etmeniz gerektiğidir.
Şimdi yeniden düşünün zaman ustası olup her anınızı dolu dolu mu geçirmek istersiniz yoksa zaman hırsızı olup ertelenmiş bir hayatın başrolünde mi olmak istersiniz? Tercih sizin… Ama unutmayın! Zaman geçiyor…
Kaynak: Gamze Özyedek