MENÜ

10 Nisan 2017 Pazartesi Paylaşımı “Üniversitedeki Resim Öğretmenim”

Üniversitedeki Resim Öğretmenim

Geçen Kurban Bayramı’nda değerli iki arkadaşımla sabah kahvaltısı için buluştuk, sohbet etik, özlem giderdik.  Öğrencilik günlerimizden, öğretmenlerimizden söz açıldı ve Evrim, Boğaziçi Üniversitesi’nde tanımış olduğu bir resim öğretmeninden söz etti. Öyküden etkilendim, sizlerle paylaşmak amacıyla bu öyküyü bana yazmasını istedim. Evrim Çalkavur’un mektubunu aşağıda paylaşıyorum.

    Liseyi bitirip üniversiteye başlarken resim ve beden eğitimi derslerinden kurtulduğum için çok mutluydum.  Ters takla atmak ve amuda kalkmak zorunda kalmayacağım, karşıma konan vazoyu doğru şekilde çizemediğim için resim öğretmenim tarafından eleştirilmeyeceğim bir dönem başlıyordu. Sevincim dönemin başında seçmeli bir ders olarak ya resim ya da beden eğitimi dersi almak zorunda olduğumu öğrenince yarım kaldı.  Neyse ki birkaç farklı resim dersi seçeneği vardı ve bunlardan birisi oldukça tehlikesiz gözüküyordu. Resim dersi için tehlikesiz gibi bir tanım kullanmam abartılı gelebilir. Ancak yeteneğiniz olmayan bir konuda yapamadığınız durumların size sıkça yaşatılması ve yeteneksizliğinizin kafanıza kakılması hiç eğlenceli değildir. Bu durumda kendinizi koruma ve bir kurtuluş şansınız olmadığında o saatler insana oldukça tehlikeli, en azından rencide edici gelebiliyor.

    Her neyse, ben üniversitedeyken almaya karar verdiğim resim dersinden bahsedeyim. Bu derste yaptığın resmin bir önemi olmadığı, ne istersen yapabileceğin ve belli sayıda derse girince geçtiğin bilgisini, almıştım.  Derse kaydımı yaptırdım. İlk hafta resim atölyesine gittim. Resim Öğretmeni adına Bay X diyelim bir masada oturuyor yanına gelen öğrencilerle resimlerini inceleyip sohbet ediyordu. Masalarda kimi karakalem, kimi, pastel, kimi, suluboya kimi ise yağlıboya çalışan öğrenciler vardı.  En küçük boy bir resim kâğıdı ve iki üç renk boya alıp boş bir masaya geçtim. Rastgele bir şeyler karaladım. Derse devam işaretimi alabilmek için resmimi Bay X’e göstermem gerekiyordu. Eski deneyimlerim nedeniyle biraz çekinerek Bay X’in yanına gittim. Resmime baktı. “Sen bunu yaparken eğlenmemişsin.  Eğlendiğin bir şeyler yap,” dedi. Oldukça şaşırmıştım. Perspektif olmamış, çizgiler olmamış, renkler uyumsuz gibi eleştirilere alışıktım. Ama “eğlendiğin bir şeyler çiz” önerisi çok farklıydı. Her şeyden önce resim yaparken eğlenmediğimi anlamıştı. Resim yapmak benim için hiçbir zaman eğlenceli, zevkli bir deneyim olmamıştı ki…

    Bir süre masada oturup resim yapanları izledim. Pastel boyalarla çalışmak ilgimi çekti.  Ayrıca küçük değil büyük bir kâğıtta çalışmak hoşuma gidecekti. Bu sefer büyük boy bir resim kâğıdı ve pastel boyalarla masaya oturdum. Renklerin ışıkla yıkandığı, birbirine karıştığı bir bahçe hayal ederek boyadım. Bahçe klasik anlamda bir bahçeye benzemiyordu ama renklerin kâğıtta yarattığı duygu benim için bir bahçeydi. Ellerimde, kollarımda ve yüzümde boya vardı ve kesinlikle eğlenmiştim. Resmimi Bay X’e götürdüm. Gülümsedi. “Eğlenmişsin, böyle devam et!” dedi. İsmimin yanına derse devam katıldığımı gösteren X işaretini koydu.

    O hafta tekrar resim dersine katılmam gerekmiyordu. Ama canım atölyeye gidip resim yapmak istiyordu. Resim kâğıdına ve boyalara dokunmak, özgürce, eleştirilmeden, bir şeylere zorlanmadan çizebilmek, boyamak çok hoşuma gitmişti. Ders programımdaki her boşlukta kendimi atölyede buldum. Resim yapmak kadar onlarla ilgili olarak Bay X ile konuşmak da hoşuma gidiyordu. Boyarken ne hissettiğimi, neleri yaparken keyif alarak yaptığımı konuşuyorduk. Bay X detaylar yerine büyük fikirler ve ideallerden ilham aldığımı vurguluyordu. Kendimi keşfediyordum. Neleri yapamadığımı değil, neleri yapabildiğimi öğreniyordum.

    Dört yıl boyunca en sevdiğim ders resim dersi oldu. Üniversitedeki son dönemimde Bay X seçimlerimi yansıtan, keyif aldığım büyük idealleri bir tarafa bırakıp küçük detaylardan oluşan bir resim üzerinde çalışmamı istedi. Bütün dönem aynı resim üzerinde çalıştım. Pek çok detaydan oluşan zahmetli bir çalışmaydı. Bay X resim üzerinde her konuşmamızda “Detaylar, detaylar üzerinde dur, her bir detayı yemek istememi sağla, büyük fikri bir taraf bırak.” gibi anlamakta zorlandığım bir yorumu tekrarladı durdu. Benim için çok özel bir insandı ve onu memnun etmeyi istiyordum. Bütün bir dönem aynı resmin detayları üzerinde çalıştım. Eğlenmedim ama uğraştım. Son derste Bay X, “Evet, işte bu. Tam istediğimi yapmışsın.” dedi ve ekledi “Bunu bir daha yapma. Sadece başkaları istiyor diye sana hiç uymayan, ters gelen bir şeyleri yapma. Kendin olmaktan çıkarsın ve kaybolursun.” diye ekledi.

    Bu cümle tüm yaşamım boyunca benimle oldu. Bay X’in deyişiyle eğlenmediğim, keyif almadığım bir işi yaparken mutsuz olduğumu, sevdiğim bir uğraş içindeyken zamanın durduğunu, akışa geçtiğimi ve çıktıların çok güzel olduğunu deneyimleyerek öğrenmiştim. Başarıya bakış açım oldukça değişmişti.

   Bu dersin sonucunda bir ressam olamadım ama bu derste öğrendiklerim hayat seçimlerimde temel bir belirleyici oldu. Bugün yaptığım işi çok seviyorum. Çünkü onu bulana kadar iç rehberimi takip ettim. İşimle akıyorum, ona emek veriyorum ve mutlu oluyorum. Yaşamında “pazartesi sendromu” olmayan şanslı insanlardan birisiyim.

   Resim öğretmenim Bay X’i her zaman sevgi ve şükranla hatırlıyorum. Bay X, öğrencilerinin ödülleri kazanmasına, mükemmel çizimler yapmasına önem veren bir resim öğretmeni değildi. Başarıyla ilgili ödüllere, dış tanıklıklara değer verdiğini hiç görmedim ama yaptığı işten çok keyif aldığını, en azından o işi keyif alacak şekilde yaptığını biliyorum. Kendisinin ve öğrencilerinin resim alanındaki başarılarını bilmiyorum, bizimle hiç paylaşmadı. Ancak, bir öğretmen olarak tanığı kendisi ve öğrencileri olan çok önemli bir başarının sahibi olduğunu ilk elden biliyorum. Öğrencilerinin yaşamında derin izleri var.

Evrim Çalkavur, Ekim 2013, İstanbul

Değerli okurlarım, umarım bu mektubu eğitimle ilgisi olan arkadaşlarınızla paylaşabilme olanakları sağlarsınız. Öğretmenlik yapmakla öğretmen olmak arasındaki farkı anlatmak için bu öyküyü ben hep hatırlayacağım.


DOĞAN CÜCELOĞLU
www.dogancuceloglu.net