15 Mayıs Pazartesi Paylaşımı “Öğrenmeyi Öğreten”
Öğrenmeyi öğreten kimdir? Neyi, nasıl neden öğretmiştir? Öğrenmeyi öğrenmenin yolları var mıdır? Öğrenmeyi öğrenmenin olanakları nelerdir? Öğrenmeyi öğrenmenin “yararları nedir?” Öğrenmeyi öğretme kavramı “gerçekten” yaşamımızı, eğitim düzenimizi kökten değiştirebilme hatta yenileme gücüne sahip midir?
Nasıl öğreniyoruz? Nasıl öğrenmeliyiz? Bu iki temel soru, öğrenerek yaşamayı seçmiş insanın, kısaca öğrenen insanın yaşama biçimini belirliyor. Bir anlamıyla ne yaparsak yapalım, öğrenmeme, öğrenmeyi istememe olanağımız yok. Yaşamak en geniş anlamıyla hep öğrenerek sürüyor. Akıl sağlığı yerinde olan herkes ister istemez bir şeyler öğreniyor, yaşarken. Bir de az sayıda da olsa yaşamını öğrenmeye açık tutan, öğrenmeyi değerli bulan, öğrenerek düşünen, öğrenerek kendini, ilişkilerini, bilgilerini, yaşamını gözden geçiren öğrenme gönüllüsü, gönlüyle öğrenmek isteyen insanlar var. Gönlü olanın, öğrenme gönüllüsü olması doğaldır. İnsan olmak, öğrenme talebiyle gerçekleşir. Öğrenme önemli bir insan hakkıdır. Öğrenme aşkıyla dönüşür, oluşur; insan, kendini gerçekleştirir.
Açıklama bombardımanı altında ezilen çağımız insanı, bunca ivmeyle çoğalan “sözde bilgiler” karşısında tavır geliştirmek zorundaydı. On binlerce dergi, yüz binlerce kitap, yüz binlerce bilgisayar sayfası öğrenilecekler dünyasını gittikçe genişletiyor. Eğitim diye öğretilmeye çalışılanlar, kimi kez bu öğrenilecekler dünyasının uçsuz bucaksız malzemesini üzerimize yığmakla gerçekleştirildiği için, yaşamımızı işkenceye dönüştürüyor. Neyi, nasıl öğreneceğimiz bilemiyoruz. Üzerimize gelen, bizi devinimsiz bırakan, öğrenilecekler; tutsak alıyor düşünme gücümüzü, eleştirel aklımızı…
İşte bu noktada, “öğrenmeyi öğrenme” olmazsa olmaz bir koşul olarak giriyor, öğrenileceklerle ilişkime. Öğrenmeyi öğrenmedikçe, bu bilgilerin insanın elinde savrulup gitme tehlikesi hep olacak. Bilimin, teknolojinin hızıyla ortaya çıkan, küresel dünyaya egemen olan yaşama biçimiyle yoğunluk kazanan ve hiç kaçırılmaması gereken öğrenilecekler, ömür tüketerek bir çığ gibi yaşamımıza düşmekte. Öğrenmeyi öğrenmek bu çağa karşı gücümü ve denetimimi oluşturmam demek. Neyi, neden, nasıl öğreneceğime karar verebilme gücüne sahip olmak, yüksek bir öğrenme gücüne de kavuşmak demek. “Şu şu alanlarda, şu konularda bilgilerim eksik ya da yanlış” diyebilmek; öğreneceklerini kazanırken süzme, ayıklama, eleştirme gücüne kavuşmak demek. Öğrenilecekler önünde eli kolu bağlı durmamak demek, aklın ve yüreğin özgürlüğünü kazanması demek.
Nasıl öğrenilir derseniz? İçimizdeki öğrenme gücümüzü geliştirerek, merak ateşimizi, arama, araştırma aşkımızı hiç söndürmeyerek; tartışarak, söyleşerek, konuşarak iletişimi farklı öğrenme alanlarıyla yine iletişimi hiç kesmeyerek…Öğrenmeyi öğrenmenin sonsuza dek sürecek bir öğrenme olduğunu görerek…Kimdir öğrenmeyi öğrenen? Ömür boyu öğrenci ve her zaman öğrenecek olan. Öğrenme erkini kendinde taşıdığı için özerk, öğrenmeyi bir iç varsıllığı, bir bolluk, bir gürlük olarak görebilme gücünden dolayı da özgür bir insan olarak öğrenmeyi kendinde keşfetmiş biri öğrenebilir ancak…
Kendine sunulanın ayırdına varmaya uğraşan, özverili biri; bilginin insanları tutsak etmeyip özgürleştirdiği bir dünyaya özlem duyan, bunun için yüreğini ortaya koyan biri öğrenebilir ancak…
Kaynak: Ahmet İNAM