MENÜ

20 Nisan Pazartesi Paylaşımı “Altan Erbulak ve Atatürk”

Altan Erbulak ve Atatürk

Birinci Dünya Savaşı başladığında Medine’yi kuşatan İngilizler, kenti savunan Fahrettin Paşa’nın açlık ve susuzluktan dolayı çok kısa sürede teslim olacağından emindir. Ne de olsa ünlü casus Lawrence’ın getirdiği bilgiye göre Fahrettin Paşa ve askerlerinin yiyeceği-içeceği en fazla 2-3 ay yetecek kadardır. Oysa 2 yıl geçer aradan ve Medine’nin direklerinde teslimiyeti simgeleyen beyaz bayrak yerine hâlâ Ay Yıldız dalgalanmaktadır. Fahrettin Paşa ve askerleri açlıktan, hastalıktan kırılsalar da Medine’yi aylarca savunurlar. İngiliz komutan teslim şartları gereği Medine’den çıkmak zorunda kalan Fahrettin Paşa’ya öylesine hayran olur ki Paşa ve subaylarına esir muamelesi yapılmamasını emreder ve kılıçlarına dokunmaz.

Medine direnişinde Fahrettin Paşa’nın şifre subayı Kadir Bey’dir. Arkadaşlarıyla beraber açlıktan ölme pahasına direnen bu genç adam, Kurtuluş Savaşı’mızın ardından ülkemizin değişik bölgelerinde subay olarak görev yapar. 1937 yılında Kadri Bey Ankara’dayken oğlu Altan da Çankaya İlkokulunda öğrencidir. Altan, her sabah arkadaşı Saffet ile buluşmakta okul yolunu birlikte yürümektedir. İki kafadar okula giderken yol kıyısındaki küçük bir tepeye çıkarlar. Bu tepe Çankaya Köşkü’nden kentin merkezine uzanan yola bakmaktadır. Ve Mustafa Kemal Atatürk, o yolu derdini anlatmak için yol kenarında kendini bekleyen vatandaşlarla birlikte onlarla konuşa konuşa yürümektedir. İki çocuk, her sabah tam tepenin önünden geçerken Atatürk’ü başlarıyla selamlarlar. Medine’yi çekirge yeme pahasına savunan askerlerimizden Kadri Bey’in oğlu Altan, yine bir sabah okula gitmek için arkadaşı Saffet’in kapısını çalar ama Saffet o gün hastadır. Altan, okul yolunda yürürken gözü tepeye ilişir; kararlıdır. Yanında arkadaşı olmasa da Atatürk’ü selamlamak için o tepeye tek başına çıkacaktır. Vatandaşların sorunlarını dinleyerek Çankaya Köşkü’nden kentin merkezine doğru yürüyen Atatürk, tepenin önünden geçerken bizimki başını hızla öne eğerek çakar selamı. O an bir ses duyulur: “Çocuk, bugün yalnızsın. Sarı yok mu Sarı?” Bir milletin geleceğini gören elbette küçük bir çocuğun gözlerinin eksikliğini de görecektir. Onca ülke ve dünya sorunu arasında Atatürk, kendisini her sabah tepeden selamlayan iki çocuğun farkındadır. Çocukların selamını almakta ama onlar başları öne eğik olduğu için bunu görmemektedirler. Kadri Bey’in oğlu o sabah hayatında ilk kez Atatürk ile göz göze gelir ve ona gülümseyerek doyasıya bakar. Sonra toparlanır ve sorusuna yanıt verir: “Bugün hasta Paşa’m, yarın!”

O gün Atatürk’ü ilk kez gören çocuk, karikatür ve tiyatro sanatımızın büyük ustası Altan Erbulak’tır. Altan Erbulak, Orhan Boran’ın çocuklar için hazırladığı radyo programı “Yuki”yi çizerek çocukları ilk yerli çizgi roman kahramanlarından biriyle tanıştırır. Erbulak, ülkemize gelen dünyanın en ünlü sirkinde çocukların karşısına palyaço olarak çıkar. Sayısız çocuk oyununda sahne alarak nice çocuğu hayatında ilk kez tiyatroyla buluşturur.

Arkadaşıyla birlikte okula giderken Meclis’e yürüyen Atatürk’ü her sabah küçük bir tepeden selamlayan o çocuk, yıllar sonra bir tiyatro sanatçısı olarak sahneden ülkesinin çocuklarını selamlayacaktır.

Geleceğinin ilhamını çocuklarından alan ve dünya çocuklarına armağan edilen ilk bayram olan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’mızın 100. yılı kutlu olsun!

Kaynak: Youtube Video